Ferit Bayram (1888-1965) blog yazılarımızda sıkça bahsedeceğimiz bir isim. Kendisi Yugoslavya’da Türkçe konuşan en etkili sol entelektüellerden biriydi. Sosyalist Yugoslavya’da ilk Türk alfabe kitabını yazıp yayımladığında 1947’ydi. Yirminci yüzyılın başından beri aktif olan Bayram, öğretmen, editör, yazar, çevirmen ve siyasi aktivistti. Kemal Seyfullah’ın yazdığı ince bir kitap dışında Bayram üzerine çok fazla yayın mevcut değildir. Seyfullah’ın Devrimci Ferit Bayram’ı [Tan Yayınları, Priştine, 1978] kendisi hakkında yayımlanan tek kitaptır. Bu yazıyla birlikte bulunması zor bu kitabın bir taramasını da paylaşıyoruz.
Bir partizan savaşçısı ve milliyetçilik teorisyeni olan Seyfullah, Ferit Bayram’ın yoldaşıydı ve onun cenazesinde anma konuşmasını yaptı. Prizren’de yaşayan avukat ve araştırmacı Altay Suroy (d. 1949), Devrimci Ferit Bayram kitabı ve referanslarından yola çıkarak 1986’da Bayram hakkında bir belgesel hazırladı ve Zef Lush Marku cinayetinin (1985) açığa çıkarılmasında Ferit Bayram’ın rolü üzerine bir konferans bildirisi kaleme aldı. Lush Marku, Arnavutça konuşan Kosovalı bir komünist aktivistti ve 1920 yılında Prizren’e giderken Yakova’da Sırp polisi tarafından gizlice katledildi. Yugoslav Komünist Partisi listesinden meclise giren Bayram, nüfuzunu kullanarak cinayeti aydınlattı ve polise bu korkunç cinayetin sorumluluğunu üstlenmesi için baskıda bulundu. Marku, solculara ve özgürlükçü düşünürlere karşı İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar sürecek olan monarşist terörün ilk kurbanlarından biriydi. Kısa bir süre sonra, 1920’nin sonunda Yugoslavya’da monarşist diktatörlüğün (Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı) ilan edilmesiyle Bayram, önce görevini ve ardından da milletvekili olarak sahip olduğu dokunulmazlığı kaybeden Bayram için aşağılanma ve baskıdan kaçarak geçireceği yıllar başladı. Altmışındayken, geçici bir süreliğine yaşadığı Kosova Mitroviçası’nda, İkinci Dünya Savaşı’ndaki antifaşist harekete mensup bir aktivist olarak yeniden ortaya çıktı.
Ferit Bayram, Rosa Plaveva ile birlikte Makedonya ve Kosova’da faaliyet gösteren ilk kadın sosyalistlerden biri olan Nakiye Bayram’la neredeyse tüm hayatını Üsküp’te geçirdi. Bayram’ın siyasallaşması 1908’de devrimci Jön Türk cemiyeti İttihat ve Terakki’ye katılmasıyla başladı ve Sultan’ın mutlak monarşist gücünü çökertmek için çabalarda bulundu. İttihat ve Terakki’nin gerici burjuva pozisyonu onu hayal kırıklığına uğratmıştı ve bunun üzerine örgütten ayrıldı. Üsküp’teki ilk sosyal demokrat parti oluşumuna dahil oldu ve Alman Sosyalist Partisi programıyla uyumlu hale getirdi. Bu daha da siyasallaşmasına yol açtı: 1909’da 1 Mayıs’ın kutlanması, Komünist Manifesto’nun Türkçe’ye çevrilmesi, Balkan federasyonuna katılması ve en önemlisi Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı sırasındaki savaş karşıtı faaliyetleri. Bayram, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yeni kurulan Yugoslav Komünist Partisi’ne katıldı ve 1919’da Vukovar’da düzenlenen ikinci kongrede delege olarak bulundu. Socijalisticka Zora ve Sosyalist Fecri‘nin editörlüğünü yaptı, Lush Marku’yla birlikte Kosova ve Makedonya’daki Müslüman nüfus arasında propaganda çalışmalarında bulundu. Üsküp belediyesinde de faaldi ve Komünist Parti üyesi olarak Birinci Yugoslavya’nın ömrü kısa süren demokratik meclisinin bir üyesiydi.
Ferit Bayram, üç büyük imparatorluk (Osmanlı, Avusturya-Macaristan ve Rusya) ve çok sayıda küçük ulus arasında kalmış Balkanlar’ın sosyalist geleneğinin bir neticesiydi. Bu geleneğin mensupları sıfırdan, anti-emperyalist, anti-milliyetçi ve anti-kapitalist yeni bir örgütlenme modeli bulmak üzere sahada kuram geliştiren aktörlerdi. Tüm bu zorlukların en başında sosyalist vizyonun bu ilerici modelini farklı dillerde (Türkçe, Arnavutça, Makedonca), başka yerlerde meydana gelen gelişmelerin gerisinde kalmış, okuryazar olmayan bir köylü topluluğuna sunmayı kendilerine görev edinmiş olmaları geliyordu.
Bu engeller aktivistleri caydırmadı. Yeni sosyalist ulus anlayışı teorileriyle donanmış olan Ferit Bayram, 1947’de ilk Türkçe alfabe kitabını yazdı, Makedonya Eğitim Bakanlığı’da danışman olarak çalıştı ve 1965’teki ölümüne kadar Makedonya ve Kosova’daki Türkçe konuşan topluluklar arasında ilerici fikirleri yaymaya devam etti. Çalışmaları, Yugoslavya’da Kemal Seyfullah, Necati Zekeriya, Hayrettin Volkan, Mustafa Karahasan, Şükrü Ramo ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra -ulus sorununun demokratik ve eşitlikçi bir anlayışla kavranması da dahil- ilerici ve sosyalist fikirlerin temellerini atan geleceğin Türk dili teorisyenlerini ve yazarlarını etkiledi.